25 Kasım 2013 Pazartesi

Kıskançlık Ve Mutsuzluk



 Kıskançlığın bir insanı ne kadar mutsuz edebileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Son zamanlarda karşılaştığım kişiler ve olaylar düşünmeme ve derinden üzülmeme neden oldu.

Ne dipsiz kuyudur kıskanmak, ne zordur bu duygular içinde yaşamak... İlacı vardır ama kimse bilemez nerede satıldığını. Kıskandıklarını ve neden mutsuz olduklarını bile bilmemektedirler. Nerden bilebilirler dertlerinin devasının çok yakınlarda bir yerde olabileceğini?

'Birisi adına sevinememek ve seviniyormuş gibi yapmak' en zorudur, oynamak, yüzünüzden, mimiklerinizden, çizgilerinizden anlaşılır da karşınızdaki anlamıyormuş gibi yapar. Hoşlarına gider imrendirmek, kıskandırmak, hava atmak ve büyüklenmek...

İşte son zamanların moda kıskançlıkları...

Arkadaşının çocuğu daha yüksek not almıştır çocuğundan, içini müthiş bir kıskançlık kaplar annenin. Duymuyordur artık, düşünmeye geçmiştir, eve gidince çocuğuna yapacaklarını, söyleyeceklerini planlıyordur.

Diğer anne arkadaşının çocuğunun hangi kurslara ve derslere gittiğini anlatır. Karşı taraftaki anne çıldırmıştır. Aklındaki tek soru şudur. ''Benim kızım/oğlum neden bu kadar tembel, beceriksiz, isteksiz? Bak milletin çocuğuna!''

Mutluluğunu paylaşmak isteyen arkadaşı eşinin ona aldığı arabasıyla kuzenine gider. Kuzeni birinci dereceden akrabası olmasına rağmen mutsuz olmuştur. Kendi hayatını ve kocasını sorgularken kuzeni de farkında olarak ya da olmadan övünmeye devam eder.

Arkadaşı akşam yemeğinde ne kadar iyi işler yaptığını ve paralar kazandırdığını anlatır da durur. Masadaki adam yığıldı yığılacaktır. Kendisi üç kuruş kazanırken karşısındaki arkadaşı dağları kazanıyor diye kararır da kararır, zengin arkadaşı da böbürlenir de böbürlenir.

Üniversite sınavında ya da SBS sınavında en iyi okulu kazanan arkadaşının çocuğunu tebrik etmeye bile aklına getirmeyen bir arkadaşın varlığı da ayrıca başka bir üzücü örnektir.

Ev aldığı için dünyaları onun olmuş bir kişiyi kim anlayabilir ki? Hele hele ki evi olmayan birine söylediğinde sevinebilme şansı ne kadardır?

Zayıflamış bir arkadaşını kutlayabilecek ve mutluluğunu paylaşabilecek kilolu bir kişinin de işi çok zordur.

Terfi eden bir iş arkadaşın maaşının ve rütbesinin de yükselebileceğini düşünmek kabul etmesi zor bir durumdur.

Evine koltuk takımı, beyaz eşya aldı diye komşunun neler hissedebileceğini tahmin bile edemezsiniz.

Çocuğu olmayan bir çiftin yeni doğum yaptığını duyduğu arkadaşlarına ziyaretini düşünebiliyor musunuz?

Evlenemeyen bir genç kızın en yakın arkadaşının çok iyi bir eş bulduğunu duyması ve muhteşem düğünlerinde ellerini açıp oynamak zorunda oluşunu isterseniz siz hayal edin.

Gittiği yerleri, yediği yiyecekleri, aldığı kıyafetleri, kazandığı başarıları, sahip olduğu güzellikleri kıskanan milyonlarca insanoğluyuz biz.

Ne hallere girdiğimiz, ne hallere düştüğümüz, ne halleri yaşadığımızı bilmeden kıskanmaya devam ediyoruz.

Kendimizi ve sevdiklerimizi üzmekten başka elimize bir şey geçmiyor. Mutsuz olmayı seçiyoruz aslında. Kıskançlığın pençesinde acı çekiyoruz. Saldıracak yer arıyoruz. Kırıyoruz ve üzüyoruz. Ne için peki? Sonuçlarını değiştiremeyeceğimiz olaylar için mi? Mutsuz, dertli, başarısız, hasta, huzursuz, borçlu, kederli, yalnız, hastalıklı, zorda olduklarında daha mı memnun olacağız?

Hiç düşündünüz mü? Yazdığım olumsuzluklar içinde yaşayan kişilere karşı daha çok merhamet gösterdiğimizi ve yakınlık hissettiğimizi? Belki de o halde olmamamızdan kaynaklanan ya da aynı sorunu paylaşmaktan kaynaklanan bir anlayış şeklidir. Acıma ve kendini daha iyi görme duyguları olabilir mi?

Düştüğün zaman herkesin senin yanında olmasını istediğin gibi yükseldiğinde de aynı davranışı yapmasını beklersin. Ama durumlar artık değişmiştir. Sen diğerlerinden daha iyi konumda olmanın cezasını çekeceksindir.

Tüm bu karanlık duygu ve düşünceler sizi aşırı yemeye sürüklüyor olabilir. Dikkat edin, ne zamanlar daha çok yiyorsunuz? Ruh halinizi ve hisleriniz nelerdir?

Sorgulamaya geçtiğinizde çözümün çok yakında olduğunu ve tek bir formüle dayandığını göreceksiniz. Kıskançlık bir duygudur, vardır, ve hep var olacaktır. Hepimizin tecrübelediği bir gerçektir. Ben dahil olmak üzere tüm insanoğlunun küçüklü büyüklü yaşadığı bir duygu selidir. Önemli olan kontrol altına alabilmek ve şükredebilmektir.
Unutmayınız sizden çok daha iyi şartlara sahip olan kişiler olduğu gibi tam tersi çok ama çok zor durumlarda yaşayanlar vardır bu dünyada. Anahtar kelimeler olarak kitabımda nitelendirdiğim gibi kıskançlık gibi bir his içinize girip çıkmadığında iyişartlar-kötüşartlar kavramlarını hatırlayabilir, kendinize bir ayar çekebilirsiniz.

Son olarak da kıskançlığın çözümünü ya da formülünü vermek istiyorum.

Tek bir yol vardır. O da içinize bakmak. Özünüzü sorgulamak. Dışarılarda aradığınız, başkalarından beklediğiniz, gelecekten umut ettiğiniz mutluluk ve huzur içinizde saklıdır. Özünüzde Yüce Rabbimiz ve melekleri sizi bekliyor olacak. Ve oraya varmayı başarabilenlere soracaklar. Nerede kaldın? Neden geciktin? Seni bekliyorduk diyecekler ve elinizden tutup istediğiniz en güzel yerlere, durumlara ve kişilere dönüşmenizi sağlayacaklardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder