Bugün üniversiteden çok eski bir arkadaşım aradı beni. Uzun zamandır konuşmamıştık. Yollarımız yıllar önce farklı şehirlere taşınarak ayrılmış yine de okul yıllarındaki paylaşımlarımızı hiç unutmayarak bugünlere gelmiştik. Doğum günlerimizde ya da bayramlarda faceleşerek kutlamalarımızı gerçekleştirdiğimizden aramasına telaşlanmış hızla telefona cevap verdim. Beni kutluyordu. Bu sefer piyasaya yakında çıkacak kitabım için arıyordu. Sesini duymak ve tebriklerini kabul etmek çok keyif vericiydi. Demek ki ulaşmaya başlamıştım. Kitabım sayesinde daha nerelere ve kimlere ulaşacaktım. Belki de kaç kişiye dokunacaktım. Meleklerim yanımdaydı ve kitabımın çıkması ve okuyucularıma ulaşması için bana destek veriyordu. Sonradan yazdığım bir yazım aklıma geldi ve hemen size yollamak istedim. Eğer bugün bir kişiye daha ulaşabilirsem ne mutlu bana...
Mutlulukla ve ışıkla kalın
Etrafımıza yaymak ve paylaşmak
Duyu organlarımızı tatma-dokunma-görme-duyma-koklama olarak kullanmamızı okuttular bize yıllarca hayat bilgisi ve fen derslerinde.
Şimdi de çocuklarımıza okutuyorlar. Keşke algılarımızı başka yönleri ile kullanmayı da öğrenip yaşamın milyonlarca boyutu olduğunu bilseydik. Elini sıcak fırına değdiren çocuğa kızabilir misiniz ki kendimize bilmediğimiz için kızalım. Bilmediğimizi bile bilmemek ister insanoğlu. Yaşam yolculuğunuzda bildiğimiz yollar, seçtiğimiz yollar kolay, güvenli ve düz yollar olsun isteriz. Farklı ve bilinmez yolları tercih etmiyoruz ki rahatımız bozulmasın. Düşünmemizi gerektirmeyen yaşamların, kurulu düzenlerin, durağan ilişkilerin olmasının gereken bir hayat olduğunu düşünüyoruz.
Ta ki içimizden seslerin yükseldiği güne kadar muhteşem sandığımız tüm değer yargılarımızın değersiz olduğunu görene kadar nefes almaya devam ediyoruz. Değersizlik hissi çok acıttığından gözlerimizi kapatmayı ve kabus olduğuna inandırmaya çalışıyoruz kendimizi. Zordur gözlerimizi tekrar açmak artık. Zordur gerçeklerle yüzleşmek. Zordur değişime doğru yol almak.
Gözümüzü açtıran kişilere ve olaylara kızarız. Güzel rüyalarda yaşarken neden beni uyandırdın, ben böyle yaşayıp gidiyordum deriz. Tekrar kapasan da gözlerini artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Bilmek farkındalığını arttırırken farkındalık sözünün yüzyılın moda kelimesi olmadığını kabul eder ve sonrası size kalır. Çatal iğneyi kendinize batırmayı da tercih edebilirsiniz başkalarını da…
Mutluluğu ve huzuru arayanlar başkalarından vazgeçerek kendileri ile uğraşmaya karar verirler. Zor bir sürece girerken maceranın anlamının otobanda hız yapmak ya da arkadaşlarla toplanıp karşı adaya yüzmek olmadığını keşfederler.
Soruşturma yapmak hazırlık ister. Delilleri toplama k ve tüm verileri bir araya getirmek gerekir. Büyük bir titizlikle çalışılırsa sonuçlara ulaşılır. Kendimize neden kolayı ve kızarmış patatesi seviyoruz diye sorduğumuzda cevabımız yavandır. Siz bile açıklamayı beğenmezsiniz. Tadı güzel olarak düşündüğünüz yiyeceklerin acaba gerçekten tadı güzel midir yoksa siz başka tatlardan haberiniz olmadığı için mi kola ve kızarmış patatesi seviyorsunuz. Başka tatların ayrıca ne kadarını tattınız ki bu yargıya varıyor ve kendinizi kandırıyorsunuz.
Acaba tüm yaşamınız inandıklarınız ve kandırdıklarınızdan mı ibaret yoksa en mükemmel sizsizin ve sizin doğrularınız mı gerçek ve alternatifi yoktur.
Gördüğünüz adam koşan adam mı yoksa acele eden adam mı? Sarışın, genç ve alımlı bir kadın sizce mutlaka akılsız ve sığ mı olmak zorundadır yoksa belli bir bilgiye, tecrübeye, derinliğe sahip olma şansı var mıdır? Güzeller başarılı ve zeki olamazlar mı?
Duyduğunuz her olayı duymak istediğiniz gibi mi değerlendiriyorsunuz yoksa olduğu gibi alıp kucaklıyorsunuz? Duymak istemediklerinizi duymazlıktan gelip beğendiğinizi alıp gerisini çöpe mi atıyorsunuz? Ne kadar açık ve dürüstsünüz? Kendinize ne kadar yakınsınız?
Dokunmanın ne anlama geldiğini bilmeden yaşama devam etmek ister misiniz? Dokunmanın tutmak ile aynı anlama geldiğini düşünenlerden misiniz? Tüm bunları düşünmek sizi yoruyor mu? Tartışma konusu dahi yapmak istemiyor musunuz? Tüm bunlar sizin seçimleriniz ve seçimleriniz sizin yaşamlarınızı belirlemektedir. Yargılamaya gidildiğinde kısıtlamalara ve sınırlar koymaya çalışılır. Mutsuzluk kapılarını zorlarız.
Görmek, duymak, tatmak, duymak, koklamak zorunda değilsiniz. Zorunluluklarınız mutsuzluklarınızdır. Zorunluluklarınızı başka bir perspektiften baktığınızda zorunluluk olmadığını da görebilirsiniz.
Değişime açık olduğunuzda algılarınızı farklı kullanmaya başlayacaksınız ama keşfedilecek çok şeyler olduğunu bilerek bilgiçliğinizden utanarak yaşamınızı devam ettireceksiniz. Bilmek değil bilmemeyi kabul etmek erdemlik olduğunu belki de kırk yaşınıza geldiğinizde çıkabileceğiniz en iyi konumdayken öğrenecek yada hiç öğrenemeyeceksiniz.
Etrafına yayan ve paylaşanlara karşı alınan tutum da böyledir. Bilmek istemeyen karşı gelir karşı düşüncelere, bildiklerine sarılır, belki de saldırıya geçer kendini haklı ve üstün göstermek için.
Sadece kendini kandırdığını ve ikna ettiğini bilmeden bastırdım der paylaşımda bulunanları ve iyi niyetlerini görmeden. Etrafına yaymak isteyenlerin amacı bildiklerini ve farkındalıklarını paylaşmaktır. Yüksek enerjisini bulaştırmak, evreni daha canlı daha mutlu yapmak ister.
Algılarını gerçek dünyaya kapatan kişiler dalga geçerek, hafife alarak kendilerine ve başkalarına bu şansı vermezler. Yıllar sonra kendisinden başka bir çok kişinin ve bir çok değerlerin değiştiğini gördüğünde geçirmiş olduğu hırs, kin, nefret, kızgın, kırgın, pişman, sinirli yılların birikimi ile yaşama yenik düşerler. Pişmanlıklar ve vicdan azapları etrafını sardığı için sağır, kör, ve dilsiz olarak yaşama veda ederler.
Seçim size kalmıştır. Yaşam sizindir. Hayatınıza tüm güzellikleri almak , korkusuzca sevmek, huzuru ve mutluluğu yaşamak için gereken malzemeleri ve yapılışını biliyorsunuz. Neden bugünden başlamıyorsunuz?
Çizmiş olduğum tablo çok da dramatik görünse de gerçekler acıttığı için canınızı sıkabilir. Duymak istemediğiniz konular arasına girebilir. Değişim ve yeniliklerin katlandığınız zorluğa değeceğini göreceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder