29 Kasım 2013 Cuma

Çok sevdiğim bir arkadaşımın çok güzel bir kızı ve yakışıklı bir kocası vardı. Her ikisinin de kendine ait iş yeri ve kariyerleri vardı. Arkadaşım doğum sonrası çok kilo almış eşi de üzülmemesi için ona zayıflaması gerektiğini söyleyememişti. Gruptaki tüm arkadaşları eşinin rahatsızlık duyduğunu bazen ufak tefek şakaları ile ima ediyorlardı.
Arkadaşımızı çok sevdiğimiz için ona başta kendisi için... kilo vermesi gerektiğini söylüyor o da iş hayatında çok stresli bir dönem geçirdiğini ev de de çocuktan sonra sorumluluklarının artmasının daha çok yemesine yol açtığını söylüyordu. Sonra da eşinin hiç rahatsız olmadığını hatta yemek yemekten vazgeçmek istemediğini zamanı gelince zayıflayacağını dile getiriyordu.

Zamanının geldiğini görmemesi ve bizim öğütlerimizi arka plana atması üzerine biz de zamana bıraktık ve bir gün arkadaşımı sabahın körü kapımda ağlarken buldum. Hıçkırıkları tüm apartmanı ayağa kaldırmış olduğu için hemen onu içeriye aldım. Sürekli biz birbirimizi çok sevmiştik, aşkımız kimseyle mukayese edilemezdi bunu bana nasıl yaptı diyordu. Anlamıştım ama dinlemeyi tercih ettim. Bana eşinin iş yerinden bir müşterisi ile bir gecelik bir ilişkiye girdiğini ve daha sonra da pişman olup bitirdiğini sonra da özür dilediğini anlattı. Arkadaşım o kadar kırgındı ki boşanmayı ve asla affetmeyeceğini söylüyordu. Her şeyin çok yaş olduğunu düşünerek o gün sadece dinledim. Diğer günler benden yardım istediği için çalışmalara başladık.

Sorunun kaynağına indiğimizde eskiden kocasının arkadaşımızı çok sevdiğini ve istediğini daha sonra doğum ve hayat zorlukları ile eşinin bedensel ve ruhsal değişimleri ile soğuduğunu fark ettik. Arkadaşım da sürekli erteleyerek zamanlamayı doğru yapamadığı için belki de bugünleri yaşaması gerekti. Yine de çok şanslıydı çünkü eşi birisine aşık olmamış ve eşine geri dönmüştü. Onları bekleyen zor bir dönem olsa da sevgilerinin ve meleklerin gücü ile bu günleri aşacaklarını biliyordum. Arkadaşıma kolay olmayacağını vazgeçmezse ve inanırsa evliliğini kurtarabileceğini söylediğimde üzüntüsünden daha çok yediğini ve eşine daha çok yüklendiğini itiraf etmişti.

Bu durum karşısında da vicdan azabı çeken eşinin ses çıkarmamasını üzüntüyle izlediğini de ekledi. Artık tüm kontrolünü kaybettiğini ve ona yardımcı olmamı istediğinde iki işimiz olduğunu birincisinin affetme çalışmaları diğerinin de kilo verme yöntemi olan meleklerle çalışmalar olduğunu söyledim. Çaresizce her dediğimi yapacağını eşini ve çocuğunu yani ailesini kurtaracağını söyledi. Hatta bana ve Allah’a yemin etti. Zor bir sürecin sonucunda meditasyonlar yaparak, meleklere inanarak ve onlardan sürekli yardım isteyerek affetmeyi ve kilo vermeyi başardı.

Eşi arkadaşıma tekrar aşık olmuş evliliklerini tazelemek için nikah tazelemişlerdi. Arkadaşım şimdilerde en doğru yolu seçtiği için hem kendisini takdir ediyor hem de kendisini çok beğeniyor. Kilo vererek gençleşmiş, güzelleşmiş, sağlığına kavuşmuş tekrardan eşine aşık olmuş, ailesini kaybetmesini önlemişti. Kolay yolu seçmediği için eşinin saygısı kazanmakla kalmamış başının tacı olmuştu. Diğer yol eşinden ömrünün sonuna kadar nefret etmek ve ayrılmak yuvasına dağıtmak çocuğunu eşinin yapmış olduğu bir hata yüzünden affetmeyip babasız bırakmak ve kızgınlığının etkisini azaltmayıp sağlığını kaybetmek ve çok daha kilolu bir kadın olmaktı. Zamanlamayı doğru yapmak ya da o zamanlamayı hiç yapmamak işte bu durumları yaşamamıza sebep olur. Meleklerle çalışmak ve inancının fazla olması arkadaşımı kurtarmıştı.

28 Kasım 2013 Perşembe

Gerçek Bir Melek Zayıflama Hikayesi

Kilolarını ve hayatındaki diğer zorlukları yoluna koyamayan bir akrabam eşi ile tartışıyor, çocuğuna sürekli kızıyor, ve kendisini cezalandırmak adına evden dışarıya çıkmıyordu. İnancı kalmamış sağlıklı düşünememeye başlamıştı. İnançtan ve buna benzeri sözlerden bahsettiğimde hemen konuyu kapatıyor işi kabalığa kadar götürebiliyordu.

Eski halinden eser kalmamıştı. Kendisine özen göstermiyor sürekli mutfakta bir şeyler pişirmesi gerektiğini düşünüyordu. Bahaneyi de eşi ve çocuğu eve gelirse ondan yemek bekleyecekleriydi. Oysa ki eşinin ve çocuğunun ihtiyacı olan güler yüzlü yaşamdan zevk alan ve hayata mutluluk akıtan , bakımlı ve dengeli bir anne ve eş olmasıydı. Bunu görememesinin tek sebebi ise inançlarını kaybetmesiydi.

Evlerine gittiğimde evin içindeki negatif enerjinin beni çok yorduğuna ve bu enerjinin tüm aileyi sarıp sarmaladığını anladım. İşe kilolardan değil evdeki ve yaşamlarındaki ağırlıkları kaldırmakla başladık.

Meleklerine evdeki tüm olumsuz enerjinin yok olması için çalışmalar yaptık. Daha sonra kendisine de sürekli bu çalışmaları devam ettirmesi öğütlerinde bulundum. Çok şanslıydık ki beni dinledi. Evi düzene girmeye ve eşi ve çocuğu ile birlikte paylaşımlar yapmaya başladı. Kilolu olsa da üzerine yakışan giysileri giymeye başladı. Saçlarını kestirip boyattı. En son ne kadar uzun bir süredir boyatmadığını fark etti. Kendisine daha sık kuaföre gideceğine dahi söz verdi. Sabahları eşi ve çocuğunu okula yolladıktan sonra kısa süreli meditasyonlar yaptı. Allah’a ve meleklerine mektuplar yazdı. Dualarını deniz kenarında ya da doğada yüksek sesle dillendirdi. Ve ne kadar çok istedikçe o kadar çok hayatına mutluluklar girdiğini gördü.

Şaka gibiydi istiyordu ve oluyordu. Olmayan durumlara takılmıyor ve hayat çok kısa diyerek başka konulara odaklanıyordu. Uzun süredir ev hanımı olduğu için çalışma hayatının bittiğini ona kimsenin iş vermeyeceğini çünkü yaşlı ve kilolu olmasının çok büyük bir etken olduğunu düşünüyordu.

Artık sıra da zayıflaması ve görüntüsünü değiştirmesi zamanının geldiğini görebiliyordum. Ama bunun da çok kolay olmayacağını biliyordum. Çocukları ve eşi için her şeyi yapabilirdi ama kendisi için bunu yapabileceğine kendisi de inanmıyordu. Ve büyük gün geldi. O gün onun o günü idi. Karar verdiği ve Allah’ından ve meleklerinden yardım istediği gündü.

Bana bu çalışmayı tamamen amatörce kendi yöntemleri ve biraz da benim öğrettiklerim ile yaptığını ve bu başarısının kendisine ait olduğunu söylediğinde özgüvenini kazandığını da görebiliyordum.
Duasını paylaşmamda sakınca görmediği için bu işin ne kadar kolay yollarla olduğunu göstermek istiyorum.

Duasını yazarak bunu her gün tekrarlayarak başardığını söylemişti. Çok özel olmayan bir kaçını aşağı da bulabilirsiniz.

Tüm Kainatın Yaratıcısı ve melekleri,

Bugün benim için çok özel bir gün. Yaşamımı düzene koymaya başladım ve şimdi de görüntümün güzelleşmesini istiyorum. Uzun zamandır kilolu ve çok bakımsızım. Sürekli diyetler yaptım ve zayıflayamadım. Gücümü yitirdim ve vazgeçtim. Zayıflamaktan vazgeçtiğimde kendime bakmaktan da vazgeçtim. Sonra eşime v çocuklarıma özen göstermekten sıkıldım. Onlarda beni fark etmemeye başladılar. Evin temizleyicisi ve aşçısı durumuna düştüm. Arkadaşlarımı aramamaya ve komşularım ile görüşmemeye başladım. Akrabalarım ile bir paylaşımım kalmadı. Çevremdeki herkes benim kavgacı, mutsuz, huzursuz ve sevimsiz bulduğunu biliyorum ama bu durumun içinden nasıl çıkacağımı bilmediğimden bu şekilde yaşıyorum.

Ayşın bana sizin varlığınızı hatırlattı çünkü artık inanmaz ve dua etmez olmuştum. Çirkinliklerim içimden ve dışımdan taştığı bu dönemde bana elini veren tek kişi oldu. Telefonlarını yüzüne kapattım evimden kovdum ve o bana hep inanmakla başla dedi. Küsmek inançsızların işi sana küsmeyeceğim yine geleceğim ve arayacağım dedi. Onun hayatının düzeni ve güzelliği beni rahatsız ediyordu. Şimdi önce onun için daha mutlu olması için dua ediyorum. Biliyorum ki onu bana sen yolladın. Bana kendini hatırlattın. Aslında beni seviyordun ve hep yanımdaydın ama ben başımı başka tarafa çevirmiş ve senden uzaklaşmıştım. Seni görmüyor ve duymuyordum. Bana kızmadığını biliyorum. Beni ve herkesi sen yarattın bizler senin çocuklarınız. Hiç insan çocuklarına küser mi? Lütfen beni duy ve gör. Bana yardım et. Zayıflamamı ve güzelleşmemi, hayatımı yoluna koymamı, eşimin ve çocuklarımın beni tekrar beğenmelerini ve çevremdekilerin beğenisini kazanmamı sağla. Lütfen dış güzelliğim arttıkça içime yansıt ve beni sevdiğin bir kul yap. Şimdiden yardımların için teşekkür ederim. Meleklerini bana yolla bekliyorum.

Sevgili Allahım ve meleklerim,

İlk duamın üstünden 20 gün geçti ve bugün de her gün aksatmadan yazdığım mektubumu yazıyorum. Bugün ki teşekkür mektubu ve dün çekildiğim aile fotoğrafım. İnanılmaz göründüğümü biliyorum. Pazar günü gittiğimiz aile yemeğinden çekilmiş bir poz. Eşim bana nasıl da sımsıkı sarılmış değil mi? Sanırım çok gururlanıyor. Tam tamına 5 kilo verdim. Saçlarım yeni saç kesimim ve rengi ile çok hoş. Tırnaklarımın bakımı ve vücuduma sürdüğüm krem ve parfüm beni daha da şıklaştırıyor. Cumartesi günü aldığım yeşil elbise meleklerimin yardımı ile aldığım fiyatı indirimli ve köşede asılı kalmış satılamamış en sevdiğim mağazanın ürünü. Kendime çok güvenli gözükmemi sağlayan giyimim, kilom ve saçlarım ve diğer tüm ayrıntılarım içimi coşturuyor ve gülümsememi ve zarif davranışlar içine girmemi sağlıyor.

Sanki psikolojik destek almış veya aile terapisine gitmiş gibiyim. Süperim. Çok teşekkür ederim . Görümcem nasıl kilo verdiğimi soruyor? Cevap verme de zorlanıyorum. Eşimin benden bahsetmesi annesini şaşırtmış gibi. Yüzündeki ifade biraz beni eğlendiriyor desem beni bağışlar mısınız acaba? Son yıllarda kayınvalidem ve görümcemin bana umutsuz bakışlarının yerini hayranlık uyandırıcı bakışlara dönüşmesinin birazcık keyfini yaşıyorum. Bugün sadece teşekkür edeceğim. Yarın yine meleklerimle çalışıp kilo vermeye devam edeceğim. Hayatımın daha da güzelleşeceğini biliyorum. Size minnettarım. Beni duyduğunuz ve yardım elinizi ulaştırdığınız için sonsuz şükürler olsun.
Hayallerinizin Peşinden Koşmaya Ne Dersiniz?

''Küçükken hayal kurardım. Artık kurmuyorum.'' diyenlerden misiniz? Yaşanan onca yıldan sonra, acılar, üzüntüler ve zorluklar size hayal kurmayı unutturdu mu? Çok mu çocuksu geliyor hayal kurmak artık?
Çocukluğumuzdan beri bize hep hayalci olmamamız gerektiği öğretildi. Hele hele ki erkek olacak adamın nesineydi hayal kurmak! Yumuşaklık nedeniydi. Ger...çekçi olmalı ayaklarımız yere tam basmalıydı. Olağanüstü bir hayalimizden bahsettiğimizde azar bile işitebilirdik. Saçmaladığımızı ve boş boş konuştuğumuzu bile iddia ederlerdi. Ta çocukluktan yasaktı hayal kurmamız. Şimdi nasıl hayal kurabiliriz ki?
Yıllar önce 73 kiloyu tartının üstünde gördüğümde ümidimi kesip halimi kabul etmeye karar vermiştim. 20 kilo kurtarabiliyordu beni. Ve ben bir kilo bile vermeyi başaramıyordum.
Uyguladığım tüm diyetler, başladığım tüm fiziksel aktiviteler hayal kırıklığı ile sonlanıyordu. Kendimi yerken ve sonra pişman olurken buluyordum. Kilolarım bedenime yapışmış kalmıştı.
Melekler ile çalışmaya başladığımda (ki tüm detayları kitapta anlatılıyor) bedenime uygun olan diyeti yapabilme gücü, yeterli sporu devam ettirebilme isteği ve yaşam sevincimi yakalamıştım. Mucizeye o zaman inanmaya başlamıştım. Hayal kuruyor, meleklerimden istiyor ve zayıflıyordum. Kendime inancım ve İlahi Güce olan inancım artmıştı. Demek ki akışa bırakmak ve sadece istemek yeterliydi. Kendimi nasıl hayal ettiysem gerçekleşti. Üzerime neyi giymeyi hayal ettiysem giyebildim. Bedenimi ve yaşantımı değiştirmeme yardımcı olan Allah'ın yardım ellerini kabul edip egomu (nefsimi) susturmayı becerdiğim için çok mutluyum. Ben hayallerimin arkasından gittim. Sonuna kadar kendime ve meleklerime inandım. Şimdi sıra sizde!
Yılbaşına yetiştirmeye çalıştırdığımız kitabımın tadını çıkarın. 2014 yılı sizin yılınız olsun. Yıldızınız parlasın. Tüm kilolarından kurtulma yılı. Zayıfladıkça lütfen deneyimlerinizi bizimle paylaşın. Dokunabildiğimiz kadar insana ulaşabilmek hayallerimle...
Işık olsun. Ve öyle de oldu.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlıyorum. Yorgunluktan desem inanır mıydınız? O kadar çok çalışmış ve koşuşturmuştum ki yorgunluktan en sonunda hıçkırıklara boğulmuştum. Tam o sırada beden gücüyle hayatlarını kazanan insanlar aklıma geldi. Utanmıştım. Göz yaşlarımı silerek kendime gelmeye çalıştım. Bir inşaat işçisinin yada bir uzun yol tır sürücüsünün yaptığı işleri ve yorgunlukları düşününce benim ağlamaya hakkım yoktu.
Bir kaç gün önce kitap işlerim için İstanbul'a gittiğimde daha da utanmış ve küçülmüştüm. Kendim adına ve daha küçük şehirlerde yaşayanlar adına. Yürümüyorlardı, koşuyorlardı. Öyle bir düzen vardı ki karmaşanın içinde çılgın bir koşuşturma. İşte o zaman benim sızlanmaya hiç hakkım yok bile demek zorunda kaldım. Trafik bir canavar olmuş, ekmekte gerçekten aslanın ağzında, kapan kapıyor kapamayan da yaşam savaşı veriyordu. Bir baktım ki sokakta yürüyen kimse gülmüyor. Belki de gülmeye fırsat yok. Sonra çevremdeki restoranlara, cafelere, lokantalara bakıyorum. Milyonlarca boğaz doyurmaya yetecek mekanlar... İstanbul'un boğaza karşı mekanlarını hiç merak bile etmiyorum artık. Yol üzerindeki bu yerlerin ne kadar sağlıklı ve doğru gıdalar hazırlayıp hazırlamadığını düşünmeye başlıyorum. Birine sorsam dün ne yedin diye... Kavga edecek yer arıyorlar. Belki de ne yediklerini bile hatırlamadıklarını söyleyecekler. İşte o zaman ben nasıl söyleyebilirim uzun yaşam, sağlıklı, enerjik, aktif ve buna benzer sözler... Ama maalesef etrafta kilolu insanlar ve mutsuz yüzler gerçeği var. Kimse bu düzene dur demeyecek mi? Bedeni canlandırdığımızda ruhu da canlandıracağız. İnançlarımıza sarıldığımızda güven dolu olacağız. Enerjimizi ve modumuzu değiştirmeliyiz. Nerede ve ne iş yapıyorsak önce kendimizden başlamalıyız ki bu düzene hayır diyelim. Uyanışa geçmeliyiz. On dakikada yediğimiz fast food restoranlarını evimizde pişirdiğimiz yemeklerle yer değiştirmeliyiz. Cipsler yerine çerezler, asitli içkiler yerine taze sıkılmış sebze sularına çevirmeliyiz. Bu düzeni biz kurduk biz değiştirebiliriz. Bizi ele geçiren endüstriyel gıdalara savaş açmalı gücü de inançlarımızdan almalıyız. Bir kişi bin kişi sonra da milyonlara dönüşebilir. Yeter ki bir kişi ile başlayalım.
Işıkla kalın

Kayıplarımızın acısı kilolarımızdan çıkar

Kayıplarımızın acısı kilolarımızdan çıkar

Eşini kaybettikten sonra kendisini çocuklarına adayan arkadaşımın annesi acılarını dindirmek için bol bol yemenin iyi bir yol olduğunu düşünmüştü. Tepsiler dolusu börekler ve tatlılar acısını geçici olarak dindiriyordu. O da uzun süren gecelerde acıktıkça bir şeyler pişirmeye devam ediyordu. Çocukları üniversiteyi kazanıp evden teker teker ayrılınca, büyük bir boşluğa düştü. Ve kendisini iyice yemeye verdi. Şişmanlığı sonunda hastalıklara dönüştü.
Doktordan doktora koşarken, kayıplarının onu bu hale getirdiğini, kendisine ait hiçbir hobisi ve uğraşı olmadığını, üstelik sosyal bir çevresi dahi olmadığını fark etti. Nereden başlayacağını bilemiyordu. Çocuklarının baskısı ile bir bilgisayar kursuna yazıldı. Amacı temel bilgileri öğrenip çocukları ile internet üzerinden iletişime geçmekti. İnterneti kullanmaya başladığında dışarıda kocaman bir dünyanın olduğunu keşfetti. Okumaya, araştırmaya başladı. İnternet üzerinden ayarladığı bir gemi gezisinde evleneceği emekli beyle tanıştı. Enerjisi çok yüksek olan bu yaşlı beyefendi onu yemeyi unutacağı bir sosyal bir çevreye soktu. Zamanla incelen, güzelleşen ve gençleşen arkadaşımızın annesi hayata tekrar geri döndü. Yoga ve Reiki çalışmaları yapmaya başladı. Kendisine yoga salonu açtığında tam elli yaşında, kendine güvenli, mutlu ve başarılı bir kadındı. Çocukları onun için endişelenmeyi bıraktılar. Tam tersine, annelerinden aldıkları enerji ile hayatta daha başarılı oldular.
Kayıplarımızın acısı ne kadar büyük olursa olsun hayatın devam ettiğini, her şeyin ilahi gücün takdiri olduğunu bilmeli, inançlarımızın sınandığını düşünüp sahip olduklarımıza şükretmeliyiz. Meleklerinizin onları çağırdığınızda yanınızda olacağını bilmelisiniz.
Melekler Yoluyla Zayıflama Kitabından Alıntıdır.

Sonradan eklediğim kısım aşağıdadır.
Bir arkadaşım kayıplardan bahsederken yaşamak gerek demişti. İşte o gün kendime söz verdim. Empati dahi yapsam içeride yaşanan acıyı anlayamazdım. O zaman kayıplarımız adına çok konuşmamalı, beylik laflar yapmamalıydım. Ateş düştüğü yeri yakar. Allah herkese sabrını versin inşallah…

Sır

Size bir sır verebilir miyim? Zayıflamak ve bir daha kilo almamak için tek bir yöntem var. O da toplumun genelinin yaptığının tersini yapmak.. Mesela TV seyreden bir toplum olarak dizilerinizden vazgeçseniz, arabanızdan, taksiden ve toplu taşıtlardan inmeyen bir grup insandan farklı olarak gideceğiniz mesafeleri yürüyerek ulaşsanız, yaşınızın görüntüsünün tersini uygulayıp incecik olmayı seçip daha aktif olmayı ve daha az yemeyi seçseniz ve aklınıza gelen her şeyin tersini yapsanız toplumun genelinin kilolu olmasının tersine muhteşem bir görüntüye ulaşabilirsiniz...

İlahi Güç

Çok az insan bedenlerini yaratacak güce sahip olduklarını bilirler. Arzuları ne kadar güçlü ise o kadar hızlı ve kolay bir biçimde ulaşmak istedikleri kiloya sahip olurlar. Bu kitap size melekler yolu ile mucizevi zayıflama sistemini gösterecek iradenizin daha önce olmadığı kadar sağlamlaşmasını garantileyecektir.
Kişisel gelişiminize katkıda bulunacağı gerçeğini vizyonunuzu sorgulamaya geçtiğinizde fark ederek yiyerek geçirdiğiniz günlere veda ederek bağımlılıklarınızın yerini yeni değerler katarak bedeninizin ışıltısıyla çevrenize yansıtacaksınız.
Kendini yeniden yarat sloganı ile yola çıkarak yapabileceğiniz en güzel şeyin değişmek olduğunu göreceksiniz. Siz değiştiğinizde yaşamınızın değiştiğini sonra da çevrenizin değiştiğine tanık olacaksınız.
Meleklerin İlahin Gücün yardım elleri olduğunu sizlere hizmet etmek için hazır beklediklerini öğrendiğinizde yaşamınızın daha güzelleşeceğini tüm dileklerinizin en kısa sürede gerçekleşeceğine şahit olacaksınız. Melekler ile çalışma yöntemlerinin sunulduğu ve gerçek zayıflama hikayelerinin yer aldığı bu kitapta kişisel yazgınızı çizeceksiniz.
Şişmanlığınız kaderiniz değildir. Olumsuz duygu ve düşüncelerinizin ürünü olduğunu bilmelisiniz. Bu kitap ile temiz bir başlangıç yapabilir yeme içme gibi tüm aşırı alışkanlıklarınızın bağlarını kesebileceğinizden meleklerinizin her an yanınızda olacağınızdan emin olmalısınız.
Zayıflama kararı öncesi, hazırlık evresi, kendini ve melekleri tanıma evresi ve melekleriniz ile çalışma yöntemleri olarak kitabın size sağladığı özgüven ve inançla kilolu beyninizden arınacak bedeninize doğru bir akış başlayacaktır. İçeriden tüm yağların yakımı ile beraber oluşunuzda da yıkımlar görülecek kendinizin ve yaşamınızın değerini anlayacak bütünlüğe doğru bir yol almaya başlayacaksınız.

Obesite

Yeryüzündeki her yaş grubundan ve cinsiyetten çoğu insanların kiloları olduğunu, Obezite olarak adlandırılan aşırı kiloluluğun, geleceği tehdit altına aldığını, günümüzün ciddi bir sağlık sorunu haline geldiği düşünülmektedir.
Sayısız diyetisyenlerin, spor eğitmenlerin, öğretmenlerin, zayıflama kitaplarının ve ilaçların varlığı toplumun incelmesine ve formda kalmasına katkısı çok fazla olmamaktadır.
Eğitim durumları ve maddi şartları iyi derecelerde olan kitlelerin büyüyen kilo sorunlarının diğer hastalıkları da tetiklemesi ve yaşam kalitelerini aşağıya çekmesi çok üzücü bir durum teşkil etmektedir.
Elinize alacağınız bu kitap sizi farklı bir boyuta taşıyacak, duygu ve düşüncelerinizi değiştirmekle kalmayıp inanç sisteminizi de sorgulamanızı sağlayacaktır.
Sahip olduğunuz ön yargılarınızın ve korkularınızın önüne geçmenize kaderinizi değiştirmenize ve bedeninizin sorumluluklarını almanıza yardımcı olacaktır.
Olumsuz zihninizin yapısı ile oynayacak kökten değişimin tadına varacaksınız. Bugüne kadar başaramadığınız yenilgi olarak gördüğünüz yaşam kavgalarınızın yarattığınız hisler olduğunu bilecek aklınızdan ve yüreğinizden çıkarmak için elinizden geleni yapmaya başlayacaksınız.
Yalnız olmadığınızı, sizin gibi milyonlarca kilolu insanların olduğunu bilerek önce kendinizi bağışlayacak sonra da hiçbir formüle dayandırmadan meleklerinizden isteme yöntemleri ile zayıflayacak, yaşamınıza spor yapmayı ekleyecek, yaşam biçiminizi ve inancınızı güçlendirerek çağımızın bu hastalığını yenebileceğinizi göreceksiniz. Hayatınıza sevgiyi, başarıyı, sağlığı, mutluluğu ve huzuru getireceksiniz beraberinde.
Zihninizin ve ruhunuzun birlikte çalışmasını öğreneceksiniz. Şu ana kadar deneyimledikleriniz gördükleriniz ve duyduklarınız olduğunu ve bunlarla biçimlendiğinizi fark edeceksiniz. Yeni yolların ve alternatiflerin olabileceğini fark edecek denemek için girişimlerde bulunacaksınız.
Meleklerin gücünü ve kendi gücünüzü hissedecek yaşamınızı değiştireceksiniz. Düşlediğiniz bedene sahip olabilmenin imkansız olmadığını anlayıp yeni bir döneme girebilirsiniz. Değişim bugünkü görüntünüzü feyz alarak iç dünyanızda ve dış dünyanızda karanlık hiçbir alanın kalmamasını sağlayarak özünüze yaklaşmanıza yardımcı olacaktır. Özünüze ulaşmak kişisel gelişiminize katkıda bulundukça suçluluk duygularınızdan uzaklaşmanıza ilaç olacaktır.
Herkesin yaşamından mutlu olmaya ve kendinden memnun olmaya hakkı vardır.
Belki de deneyeceğiniz son yöntem olacak bu kitabı okumaya başladığınızda mucizenin ne anlama geldiğini de görecek ve mucizelere inanmaya başlayacaksınız. Değiştikçe çevrenizin ve kişilerin de değişeceğini görecek yaşantınızın hâkimi olacaksınız.
Yaşamınızın ve oluşunuzun kıymetini anladıkça gereksiz ağırlığınızın vizyonunuzu dahi etkilediğini ve bağımlılıklarınızı arttırdığına şahit olacaksınız.
Bağımlılıklarınızın sizi değersiz kıldığını saygınlığınızı azalttığını sınırlar çizdiğini korku, şüphe, sinir, öfke, kıskançlık, endişe, kavga ve mutsuzluğa davetiye çıkardığını anlayacaksınız.
Zayıflama yolculuğunuza melekleriniz ile yola çıkmaya karar verdiğinizde bu kitap sizin yol göstericiniz ve yardımcınız olacaktır.
Gerekli tüm hazırlıklar ve yöntemler zayıflama sınavınızda başarılı olmanıza kilo vermeyi göğüslemenize ve yarınlarınızı planlamanıza zemin hazırlayacaktır. Güvenle geleceğinize ışık tutmanın mükemmel bir fiziğe sahip olmanın imkânsız olmadığının örnekleri olacaksınız.
Zihnin yolladığı kötü sinyalleri almayı ret eden, yaşama başka açılardan bakmayı bilen meleklerinizin desteği ile yaşamın fırsatlarını gören ve çok fazla sayıda anlamlar yükleyebilen incelmiş ve özgüveniniz artmış bireyler olmaya hazırlanmalısınız.

Hamam

Bugün hamamın ortasındaki mermer taşına yattığımda gözlerimi kapadım ve bir anda öldüğümü hayal ettim. Yıkıyorlardı beni. Kaçınılmaz son değil mi? Tek düşündüğüm şey şu oldu. En sevdiklerim geride kalmıştı. Eşim, kızım, annem, ablamlar, akrabalarım, arkadaşlarım ve sonra sahip olduğum her şey... Kıymet verdiklerim benimle gelememişlerdi. Bitmişti işte. Üzüldüklerim, kızdıklarım, kırgınlıklarım, nefretim ve diğer tüm duygu ve düşüncelerim de geride kalmıştı. Ben yoktum artık. Etten ve kemikten öylece mermerin üstünde yatıyordum. Daha neler neler geldi aklıma... Paylaşamayacağım ve hatırlamak istemediğim... Gözlerimi açmak ve yaşama koşmak istedim. Teşekkür ettim. Yaşadığım için. Sağlığım için. Sevdiklerim için. Sahip olduğum her şey için.

Kitabım...

Melekler Yolu İle Mucizevi Zayıflama

Çağımızın Şişmanlık Hastalığına Son Damgayı Vuracak Kitap

Zayıflama kitabı adı altında muhteşem bir kişisel gelişim kitabı

Yaşamı ve kendinizi sorgulamaya başlayacaksınız

Kendinizi gözlemlemeyi isteyeceksiniz

Bedeninizin güzelliğinin duygu ve düşüncelerinize yansıdığı yaşamınızı cennete çevirdiğini göreceksiniz

Değişimin tadına doyamayacaksınız

Kalbinizin zihninizle dans ettiği bir bedene sahip olmayı öğreneceksiniz

Ünlüler, zenginler ve çok iyi eğitime sahip olan yetişkinlerin şişmanlıklarına neden son veremediğini okuyacaksınız

Kayıplarımızın acısı kilolarımızdan çıkar


 Eşini kaybettikten sonra kendisini çocuklarına adayan arkadaşımın annesi acılarını dindirmek için bol bol yemenin iyi bir yol olduğunu düşünmüştü. Tepsiler dolusu börekler ve tatlılar acısını geçici olarak dindiriyordu. O da uzun süren gecelerde acıktıkça bir şeyler pişirmeye devam ediyordu. Çocukları üniversiteyi kazanıp evden teker teker ayrılınca, büyük bir boşluğa düştü. Ve kendisini iyice yemeye verdi. Şişmanlığı sonunda hastalıklara dönüştü.
Doktordan doktora koşarken, kayıplarının onu bu hale getirdiğini, kendisine ait hiçbir hobisi ve uğraşı olmadığını, üstelik sosyal bir çevresi dahi olmadığını fark etti. Nereden başlayacağını bilemiyordu. Çocuklarının baskısı ile bir bilgisayar kursuna yazıldı. Amacı temel bilgileri öğrenip çocukları ile internet üzerinden iletişime geçmekti. İnterneti kullanmaya başladığında dışarıda kocaman bir dünyanın olduğunu keşfetti. Okumaya, araştırmaya başladı. İnternet üzerinden ayarladığı bir gemi gezisinde evleneceği emekli beyle tanıştı. Enerjisi çok yüksek olan bu yaşlı beyefendi onu yemeyi unutacağı bir sosyal bir çevreye soktu. Zamanla incelen, güzelleşen ve gençleşen arkadaşımızın annesi hayata tekrar geri döndü. Yoga ve Reiki çalışmaları yapmaya başladı. Kendisine yoga salonu açtığında tam elli yaşında, kendine güvenli, mutlu ve başarılı bir kadındı. Çocukları onun için endişelenmeyi bıraktılar. Tam tersine, annelerinden aldıkları enerji ile hayatta daha başarılı oldular.
Kayıplarımızın acısı ne kadar büyük olursa olsun hayatın devam ettiğini, her şeyin ilahi gücün takdiri olduğunu bilmeli, inançlarımızın sınandığını düşünüp sahip olduklarımıza şükretmeliyiz. Meleklerinizin onları çağırdığınızda yanınızda olacağını bilmelisiniz.
Melekler Yoluyla Zayıflama Kitabından Alıntıdır.

Sonradan eklediğim kısım aşağıdadır.
Bir arkadaşım kayıplardan bahsederken yaşamak gerek demişti. İşte o gün kendime söz verdim. Empati dahi yapsam içeride yaşanan acıyı anlayamazdım. O zaman kayıplarımız adına çok konuşmamalı, beylik laflar yapmamalıydım. Ateş düştüğü yeri yakar. Allah herkese sabrını versin inşallah…

Etrafımıza Yaymak

Bugün üniversiteden çok eski bir arkadaşım aradı beni. Uzun zamandır konuşmamıştık. Yollarımız yıllar önce farklı şehirlere taşınarak ayrılmış yine de okul yıllarındaki paylaşımlarımızı hiç unutmayarak bugünlere gelmiştik. Doğum günlerimizde ya da bayramlarda faceleşerek kutlamalarımızı gerçekleştirdiğimizden aramasına telaşlanmış hızla telefona cevap verdim. Beni kutluyordu. Bu sefer piyasaya yakında çıkacak kitabım için arıyordu. Sesini duymak ve tebriklerini kabul etmek çok keyif vericiydi. Demek ki ulaşmaya başlamıştım. Kitabım sayesinde daha nerelere ve kimlere ulaşacaktım. Belki de kaç kişiye dokunacaktım. Meleklerim yanımdaydı ve kitabımın çıkması ve okuyucularıma ulaşması için bana destek veriyordu. Sonradan yazdığım bir yazım aklıma geldi ve hemen size yollamak istedim. Eğer bugün bir kişiye daha ulaşabilirsem ne mutlu bana...
Mutlulukla ve ışıkla kalın

Etrafımıza yaymak ve paylaşmak

Duyu organlarımızı tatma-dokunma-görme-duyma-koklama olarak kullanmamızı okuttular bize yıllarca hayat bilgisi ve fen derslerinde.
Şimdi de çocuklarımıza okutuyorlar. Keşke algılarımızı başka yönleri ile kullanmayı da öğrenip yaşamın milyonlarca boyutu olduğunu bilseydik. Elini sıcak fırına değdiren çocuğa kızabilir misiniz ki kendimize bilmediğimiz için kızalım. Bilmediğimizi bile bilmemek ister insanoğlu. Yaşam yolculuğunuzda bildiğimiz yollar, seçtiğimiz yollar kolay, güvenli ve düz yollar olsun isteriz. Farklı ve bilinmez yolları tercih etmiyoruz ki rahatımız bozulmasın. Düşünmemizi gerektirmeyen yaşamların, kurulu düzenlerin, durağan ilişkilerin olmasının gereken bir hayat olduğunu düşünüyoruz.
Ta ki içimizden seslerin yükseldiği güne kadar muhteşem sandığımız tüm değer yargılarımızın değersiz olduğunu görene kadar nefes almaya devam ediyoruz. Değersizlik hissi çok acıttığından gözlerimizi kapatmayı ve kabus olduğuna inandırmaya çalışıyoruz kendimizi. Zordur gözlerimizi tekrar açmak artık. Zordur gerçeklerle yüzleşmek. Zordur değişime doğru yol almak.

Gözümüzü açtıran kişilere ve olaylara kızarız. Güzel rüyalarda yaşarken neden beni uyandırdın, ben böyle yaşayıp gidiyordum deriz. Tekrar kapasan da gözlerini artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Bilmek farkındalığını arttırırken farkındalık sözünün yüzyılın moda kelimesi olmadığını kabul eder ve sonrası size kalır. Çatal iğneyi kendinize batırmayı da tercih edebilirsiniz başkalarını da…
Mutluluğu ve huzuru arayanlar başkalarından vazgeçerek kendileri ile uğraşmaya karar verirler. Zor bir sürece girerken maceranın anlamının otobanda hız yapmak ya da arkadaşlarla toplanıp karşı adaya yüzmek olmadığını keşfederler.

Soruşturma yapmak hazırlık ister. Delilleri toplama k ve tüm verileri bir araya getirmek gerekir. Büyük bir titizlikle çalışılırsa sonuçlara ulaşılır. Kendimize neden kolayı ve kızarmış patatesi seviyoruz diye sorduğumuzda cevabımız yavandır. Siz bile açıklamayı beğenmezsiniz. Tadı güzel olarak düşündüğünüz yiyeceklerin acaba gerçekten tadı güzel midir yoksa siz başka tatlardan haberiniz olmadığı için mi kola ve kızarmış patatesi seviyorsunuz. Başka tatların ayrıca ne kadarını tattınız ki bu yargıya varıyor ve kendinizi kandırıyorsunuz.
Acaba tüm yaşamınız inandıklarınız ve kandırdıklarınızdan mı ibaret yoksa en mükemmel sizsizin ve sizin doğrularınız mı gerçek ve alternatifi yoktur.
Gördüğünüz adam koşan adam mı yoksa acele eden adam mı? Sarışın, genç ve alımlı bir kadın sizce mutlaka akılsız ve sığ mı olmak zorundadır yoksa belli bir bilgiye, tecrübeye, derinliğe sahip olma şansı var mıdır? Güzeller başarılı ve zeki olamazlar mı?
Duyduğunuz her olayı duymak istediğiniz gibi mi değerlendiriyorsunuz yoksa olduğu gibi alıp kucaklıyorsunuz? Duymak istemediklerinizi duymazlıktan gelip beğendiğinizi alıp gerisini çöpe mi atıyorsunuz? Ne kadar açık ve dürüstsünüz? Kendinize ne kadar yakınsınız?

Dokunmanın ne anlama geldiğini bilmeden yaşama devam etmek ister misiniz? Dokunmanın tutmak ile aynı anlama geldiğini düşünenlerden misiniz? Tüm bunları düşünmek sizi yoruyor mu? Tartışma konusu dahi yapmak istemiyor musunuz? Tüm bunlar sizin seçimleriniz ve seçimleriniz sizin yaşamlarınızı belirlemektedir. Yargılamaya gidildiğinde kısıtlamalara ve sınırlar koymaya çalışılır. Mutsuzluk kapılarını zorlarız.

Görmek, duymak, tatmak, duymak, koklamak zorunda değilsiniz. Zorunluluklarınız mutsuzluklarınızdır. Zorunluluklarınızı başka bir perspektiften baktığınızda zorunluluk olmadığını da görebilirsiniz.

Değişime açık olduğunuzda algılarınızı farklı kullanmaya başlayacaksınız ama keşfedilecek çok şeyler olduğunu bilerek bilgiçliğinizden utanarak yaşamınızı devam ettireceksiniz. Bilmek değil bilmemeyi kabul etmek erdemlik olduğunu belki de kırk yaşınıza geldiğinizde çıkabileceğiniz en iyi konumdayken öğrenecek yada hiç öğrenemeyeceksiniz.

Etrafına yayan ve paylaşanlara karşı alınan tutum da böyledir. Bilmek istemeyen karşı gelir karşı düşüncelere, bildiklerine sarılır, belki de saldırıya geçer kendini haklı ve üstün göstermek için.
Sadece kendini kandırdığını ve ikna ettiğini bilmeden bastırdım der paylaşımda bulunanları ve iyi niyetlerini görmeden. Etrafına yaymak isteyenlerin amacı bildiklerini ve farkındalıklarını paylaşmaktır. Yüksek enerjisini bulaştırmak, evreni daha canlı daha mutlu yapmak ister.

Algılarını gerçek dünyaya kapatan kişiler dalga geçerek, hafife alarak kendilerine ve başkalarına bu şansı vermezler. Yıllar sonra kendisinden başka bir çok kişinin ve bir çok değerlerin değiştiğini gördüğünde geçirmiş olduğu hırs, kin, nefret, kızgın, kırgın, pişman, sinirli yılların birikimi ile yaşama yenik düşerler. Pişmanlıklar ve vicdan azapları etrafını sardığı için sağır, kör, ve dilsiz olarak yaşama veda ederler.

Seçim size kalmıştır. Yaşam sizindir. Hayatınıza tüm güzellikleri almak , korkusuzca sevmek, huzuru ve mutluluğu yaşamak için gereken malzemeleri ve yapılışını biliyorsunuz. Neden bugünden başlamıyorsunuz?

Çizmiş olduğum tablo çok da dramatik görünse de gerçekler acıttığı için canınızı sıkabilir. Duymak istemediğiniz konular arasına girebilir. Değişim ve yeniliklerin katlandığınız zorluğa değeceğini göreceksiniz.

TAM 20 KİLO VERDİM SİZ DE VEREBİLİRSİNİZ

TAM 20 KİLO VERDİM SİZ DE VEREBİLİRSİNİZ

Zayıflamayı sadece estetik olarak algılayan bir kesim vardır. Ben yemeyi seviyorum. VE vazgeçemem derler. İnce görünmeme gerek yok. Bu yaştan sonra neyime bile diyebilirler. Oysa ki kilolu olmamak sağlıktır. Ruhsal ve bedensel sağlığımız için bunu başarmalıyız.

Bir yakınımız maalesef ki şu anda hastanede. Şekeri çıkmış, gözüne vurmuş, kalbi için de anjio olacak. Sebebine inersek yine yanlış beslenme ve yetersiz egzersiz...

Kendimizi nereye kadar kandıracağız? Hastaneye yatıncaya kadar mı yoksa doktordan bir kucak dolusu ilaçla dönünceye kadar mı?
Bunu kendimize soralım. Gerçeklerden kaçmayalım. Sağlık için zayıflayalım. Sevdiklerimiz için zayıflayalım. Kendimiz için zayıflayalım. Yaşamın tadını alabilmek için zayıflayalım.

Bu kadar kiloyu taşımaya değer mi? Bir anne adayı 9 ay seve seve taşır bebeğini karnında. Çok kutsal bir amacı vardır. Bebeği olacaktır. İlahi bir sevgi vardır işin içinde. Peki diğerlerimiz neden her gün gittiğimiz her yere ağır bedenlerimizi taşıyoruz? Sağlığımızı kaybetmek için mi? Sonradan pişmanlık fayda etmiyor. Yaşamın tadını kaçırmayalım. İncecik bedene sahip olmanın zor olmadığını artık kabul edelim. İnanın bana çok kolay. Yiyerek, gezerek, içerek, spor yaparak ve eğlenerek verebilirsiniz. Sadece inanın.

Evlendiğiniz gün ki kilonuza dahi ulaşabilirsiniz. Yıllarca kilolarınıza kilo eklediniz. İnanmadığınız için. Kendinize ve meleklerinize inanmaya başladığınızda muhteşem bir bedene sahip olabileceğinizi göreceksiniz. Ben inandım. Tam 20 kilo verdim. 13 yıl öncesine döndüm. Estetik mi yaptırdın diye soranlar bile oldu bana. Siz neden veremeyecekmişsiniz? Neyse merak etmeyin kitabım yakında çıkıyor. Tüm hikayem tüm teknikler içinde:)) Ama yine de siz şimdiden kendinize çokkk iyi bakın.

Unutmayın en büyük yatırım kendinize yaptığınız yatırımdır. Çıkın dışarı. Yürüyün. Hava ne kadar güzel. Eksi yirmi derecede yaşadığım yıllarda tüm ülke bebeklerini alıp hafta sonları dışarıya uzun yürüyüşlere giderdi ve ben şaşırıp kalırdım. Hasta olmazlar mı diye düşünürdüm. Şimdi görüyorum ki korkarak ve endişelenerek yaşadığımız sürece evlere kapanan, şuursuzca yiyen, ve bahaneleri olan bir toplum olarak ve tabi ki de sağlıksız ve kilolu bir şekilde yaşamaya devam edeceğiz.. Tabi ki mutsuzluğumuz da bir yanda yaşayıp gideceğiz.

Haydi, tabuları kıralım. Yürüyelim ve az yiyelim. Boşuna dememişler az ye, az konuş, az uyu diye... Mutluluğumuz için bugün en azından bir tanesini yapmaya çalışalım. Günün sonunda düşünelim. Fena olmadı değil mi?

Ağzınızdan çıkan sözlerin tılsımı

Ağzınızdan çıkan sözlerin tılsımı

Sözlerinizin hayatınızı etkileyeceğini ve değiştirebileceğini hiç düşündünüz mü? Allah’ın sadece insanlara vermiş olduğu ve onu hayvanlardan ayıran özgür iradeleri, neler yapıp yapmamanız konusunda tercih haklarımız olduğunu gösterir. Nasıl ve ne tonda konuşacağınız tamamen size bağlıdır. Ama sonuçları ile de yüzleşmek zorundasınız. Hayatınızı mükemmel hale getirmek için belki de sözlerin tılsımına güvenmeyi denemelisiniz.
Hep şikayet eden, her şeyi olumsuz tarafından görenlerin başından dert, sıkıntı, problem ve aksaklık eksik olmaz nedense. Bu tip insanlar hemen her zaman kızgın ve sinirlidirler. Her şeyden şikayet eder, yakınırlar. Suçu sürekli başkalarının üzerine atarlar. Kendilerinden memnun olmadıkları için başkalarından da memnun olamazlar. Dolayısıyla hayatlarında sevgisizlik ve mutsuzluk vardır.
Değişime hazır olan kişiler olumsuzlukları sükunetle kabul edip çözüm üretmeye çalışırlar. Sorun o anda çözülemediğinde, uzaklaşmak ve zamana bırakmak en iyi yöntemdir. Direnmek ve üstüne gitmek çoğu zaman işe yaramaz. Fazla kilolarınızla savaşa girdiğinizde bu yüzden hep yenik çıkarsınız. Şişmanlık kader değildir ama öfkeyle savaşarak da kilolardan kurtulmak mümkün değildir.
Kendinizle ve meleklerinizle sürekli konuşur ve iletişim halinde olmaya devam ederseniz, bedeniniz ve zihniniz detokstan geçecektir. Her dakikanızı planlayabilirsiniz. Aynı konu hakkında sürekli konuşur ve bilinçaltınıza yerleştirirseniz, söylediğiniz sözlerin sihri olduğuna tanık olacaksınız. Sözleriniz boyut kazanmaya ve canlanmaya başlayacaktır. Farkındalığınız arttıkça, sözlerinizle yaşamınızı yönetebileceğinizi göreceksiniz. Odaklanarak bedeninizin içsel enerjisini keşfedeceksiniz. Neler yapacağınızı, planlarınızı sürekli olarak dile getirdiğiniz taktirde, sözlerinizin boyutu değişecek ve enerjinize yansıyacaktır. Sanki önceden vermiş olduğunuz sözlere, yeminlere dönüşecekler. Ve siz bu sözlere itaat ederek arzu ettiğiniz görüntüye ve hayata kavuşacaksınız.
Sabahları kalkmadan önce yatağınızda günün programını, o gün neler yapmayı planladığınızı zihninizden geçirin. Daha sonra melekleriniz ile konuşun. Bunu mümkünse yüksek sesle yapın. Böylece hem melekleriniz sizi duyup derhal yardıma gelir, hem de beyninizin ve bedeninizin tüm hücreleri emri ya da mesajı alır, böylece gün boyu sözlerinize hizmet ederler.
Sabahları kahvaltıdan önce meleklerime rica ederim. Onlardan o gün yapacağım işlerim için, sporum için, hobilerim için ve diğer planlarım için bana destek vermelerini isterim. Sonra da tüm bunları neden istediğimi anlatırım. Dileklerime bir boyut kazandırdığımda, yapma isteğimin arttığını ve kendimi bunları yaparken hayal edebildiğimi fark ederim. Motivasyonum, enerjimin yükselmesine ve inancımın artmasına neden olur. Sonunda sözlerimin tılsımı sayesinde harika bir gün geçirmeyi başardığımı görürüm.
İnsanoğlu, kolay ulaşabildiği hedefleri yeteri kadar değerli bulmayabilir ya da zaten sahip olduğu güzellikleri ve becerileri önemsemeyebilir. İnsanların çoğu dış dünya ile o kadar ilgilidir ki, daima egolarını dinlemeyi tercih ederler. Yaşamı karışık hale getirdikçe, içinden çıkılmaz hale gelen bir yaşam sürmeye başlarlar. Başkalarının doğruları onların doğruları oldukça benliklerini kaybederler ve başkaları olarak yaşamaya başlarlar. Bu boyutta, iç dünyalarına yönelemezler, kendi kaynaklarını ve özlerini kaybederler. Sevdikleri onları terk eder ve onlar da başkalarının enerji alanlarında kalırlar. Mutsuzluklar ve memnuniyetsizlikler bu noktada başlar.
Özünüzü keşfetmeye ve yaşamınızın anlamını bulmaya çalışırsanız, hayat çok heyecanlı ve ilginç olmaya başlar. Yıllar boyunca unuttuğunuz, diplere ittiğiniz gerçek “siz”i bulduğunuzda, mutluluğun da orada tozlanmış bir şekilde sizi beklediğini göreceksiniz. Özünüze yaptığınız yolculuk, kendinizi çok daha iyi tanımanıza ve kendinizle ilgili her şeyi hatırlamanıza yardımcı olacaktır.
Geçmişin üzerini örttüğünüzde, sevdiğiniz şeyleri artık yapmadığınızı ya da yapamadığınızı fark edeceksiniz. Yıllar önce ne kadar hareketli bir yaşamınızın olduğunu, spor yaptığınızı, oyunlara katıldığınızı, dans ettiğinizi, şarkılar söylediğinizi hatırlayacaksınız. Acaba o haliniz hala içinizde bir yerlerde saklı mı, yoksa çoktan emekliye mi ayrıldı?
Kitabın ileriki bölümlerinde karşılaşacağınız “özünüzü bulma çalışması” size bu konuda çok yardımcı olacaktır.
Sözlerin sihri kullandığınız kelimelerin anlamları sayesinde gerçekleşir. Güne olumlu cümlelerle başlayan kişilerin günü daha verimli ve bereketli geçer. Onlar tüm işlerini vaktinde bitirir, kendilerine ayırdıkları zaman dilimini de en iyi şekilde değerlendirirler. Çevrenizde hayatın tadını çıkaramayan birçok insan vardır. Belki siz de onlardan birisiniz. Yaşamın güzelliklerini fark edemediğinizde gözünüze sadece olumsuz durumlar ve olaylar çarpar. Zamanla stres çoğalır, mutsuzluklar artar, kavgalar çıkar, tartışmaların arkası önü kesilmez. Başkalarını suçlama ve kendine acıma gibi direnme yöntemleri gelişir. Tüm bunlar aşırı yemeye ve düzensiz yaşamaya yol açar. Uyku bozukluğu, aşırı alkol ve sigara kullanımı, sallantılı sosyal yaşam, kişinin kilo almasına ve her türlü olumsuz duyguların yaşanmasına neden olur.
Ağzınızdan çıkan sözlerin sizi nerelere götürebileceğini tahmin bile edemezsiniz. Yaşamınızı ve kendinizi güzelleştirebilmeniz için meleklerinizle ve kendinizle her daim olumlu cümleler kurarak konuşmak sizi Allah’a yakınlaştırır ve iç dünyanızın huzurlu ve dingin olmasına yardım eder. İç dünyası ile dış dünyası arasında dengeyi kuran kişilerde beden ve zihin güzelleşir ve mutluluğu her bakımdan yakalamış olurlar. Egoyu susturduğunuzda direnmeyi bırakır, kendiniz ve çevrenizle barış imzalamış olursunuz. Kendinizle ve çevrenizle yaptığınız güzel diyalogların yüzünüze ve bedeninize yansıyacağını unutmayın. Sözlerinizin size zarafet kazandıracak ve yaşam kalitenizi artıracaktır.

Sözlerin Tılsımı

Sözlerimiz şimdiyi ve geleceği şekillendirdiğini hiç düşündünüz mü? Söylediklerini umursamayan insanlar sonrasında çok sıkıntılar çekerler. Kainata yolladığımız her enerji döner dolaşır bize geri döner. Negatif sözlerimiz negatif, pozitif sözlerimiz pozitif olarak yaşamımızı yönlendirecektir. Şu andan itibaren güzel konuşmaya ne dersiniz?

Zayıflama Çizelgem

Çizelge çalışmasının da meditasyon kadar işe yaradığını söylemeliyim. Kendim için hazırladığım bu çizelgeyi sizler de tarihler koyarak kullanabilirsiniz.
73 kilo ile başlayan çizgim, tek tek her kilo verdiğimde yuvarlak içine almış, 51’e ulaştığımda sevinçten delirmiştim.
73-----------72----71----70----69---68---67—66—65—64—63—62----61—60—59—58—57—56—55---54—53—52—51
Tartıda 51 rakamını gördüğümde aklıma o kilolarda evlendiğim gelmişti. Ve evlilik albümümü çıkarmıştım. Ne kadar da ince görünüyordum… Tam 14 yıl öncesine gidebilmeyi başarmıştım. Kendimi hemen kutlayıp meleklerime teşekkür etmiştim. Demek ki mucize diye bir şey varmış diyorum şimdi kendime. Siz kendinizi 20 kilo vermiş hayal edebiliyor musunuz? Hayır diyorsanız yanlış cevap verdiniz. Çünkü ilk adım, hayal edebilmektir. Ben başardıysam siz de başarabilirsiniz. Sizleri şimdiden tebrik ediyor dengeli bir hayatı tercih ettiğiniz için ayrıca bir kez daha kutluyorum.
Meleklerinizle ışık dolu bir yaşam dileklerimle…
Melekler Yoluyla Mucizevi Kitabından kısa bir alıntıdır...

Kilolarınız zihninizin hediyesi mi?



 Bedeninizin zihninizin aynası olduğunu biliyor muydunuz? İç dünyanızın güzelliği dış dünyanızı aydınlatmakta ve ruhunuza yansımaktadır. Zihniyetiniz yaşantınızın kontrol mekanizmasıdır. Özgür zihinler parlak ve sınırsız güzellikte bedenlere sahiptirler. Kilo alıp vermek, zihninizin yarattığı tatsız komutlardan kaynaklanmaktadır. İç dünyanız güzel olmadığı taktirde yaşamınız sığ, dünyanız ve bedeniniz çirkin olacaktır. Mutlu ve sağlıklı bedenlere sahip olabilmek için kendinizi ve zihninizi yenmek zorundasınız.
Kendinize ve yaşantınıza verdiğiniz özen, zihninizin kalbinizi ve ruhunuzu ne kadar dinlediği ile yakından ilgilidir. Zihninize, yaşamınızı ve bedeninizi değiştirmenin kolay olabileceği komutunu verebilirseniz, içsel ve dışsal özgürlüğünüzü kazanabilirsiniz.
Değişim ve gelişim, içeriden başlayarak dışarıya doğru yayılır. Gelişim yüksek bir düzeye ulaştığında kilo alıp verme son bulur. Yaşantınızdaki diğer dalgalanmaların da son bulacağı temiz zihinler ve bedenler yaratmanın zamanı çoktan geldi, hatta geçiyor.
Zihninizi boşaltmayı ya da tamamen silmeyi hiç düşündünüz mü? Ne kadar gereksiz düşüncelerle zihninizi yoruyor ve bu ağırlığı nasıl anlamsızca taşıyorsunuz bir bilseniz! Düşünmekten yorulanlar, zihinden gelen seslere nasıl son verebileceklerini öğrendiklerinde yaşamlarını bambaşka boyutlara taşıyabileceklerdir.
Değişim, çevresel faktörlerin değişmesi ile gerçekleşmez. Değişmeyi istemeli ve bunun için kendinize inanmalı ve güvenmelisiniz. Bunu ne doktorlar ne de yetkili başka kişiler yapabilir. Melekler bile siz istemeden hiçbir şey yapamazlar. Özgür iradeleri olan sizlersiniz. Meleklerin özgür iradeleri yoktur. Ancak siz onları çağırdığınızda ve onlardan yardım istediğinizde size yardım edebilirler.
Ancak zihniniz temizlendiğinde ve içinde sadece güzel şeyler olduğunda zayıflayabilirsiniz. Zihninizde kavgalar ve sorunlar kalmamalıdır. İçinizde sevgi, hoşgörü, inanç, güven gibi saf ve temiz kavramlar olmadığı sürece sizler umutsuz ve mutsuz kişiler olarak kalırsınız. Zihninizin ve kalbinizin aynı dansı yapması gerekir. O zaman zarif ve ince olmayı başarabilirsiniz.
İçinize baktığınızda neler görüyorsunuz? Lütfen gözlemleyin. Dinginlik içinde olup olmadığınızı kendinize sorun. Bedeninizle bir çatışmaya girip girmediğinizi değerlendirin. İçinizde barış ve huzur hissedemiyorsanız, bedeninizi cezalandırıyor olabilirsiniz. Dikkatinizi kalbinizin sesine verin. İçinizdeki tüm karamsarlıkları ve çatışmaları yok etmeye kararlı olun. Kendinizi yetersiz bulmaktan vazgeçin. Yaşamı ve kendinizi kucaklayın. Zihniniz rahatlayacak ve nefes almaya başlayacaktır. Algılarınız farkındalığınızla güçlenecek, zihninizin kirlenmesine izin vermeyecektir. İçsel farkındalığınız dışınıza taşacak, direnmekten vazgeçerek yaşamın güzelliklerine teslim olacaksınız. Bedeninizi güzelleştirmeyi ve kendiniz için verdiğiniz emeğin karşılığını huzurlu, mutlu, dingin, uzun ve sağlıklı bir ömür sürerek alacaksınız.
Zihnim sürekli yememi ve zayıflayamayacağımı söylüyordu. Tüm isteğimi kaybediyordum. Vermem gereken onca kiloyu nasıl verecektim ki? Yıllardır savaş vermiyor muydum? Çaresizlikten daha da yemeye veriyordum kendimi. Zihnimi dinlediğim sürece hep yedim ve kilo aldım. Kalbimin sesini dinleyip meleklerimle birlikte çalışmaya başlasaydım çok daha önceden kilo verir ve daha sağlıklı bir hayat sürerdim. Zihninizi dinlemeyi bırakın. Amaçlarınıza odaklanın, inanın ve hayallerinizin arkasından gidin. Melekleriniz sizi orada yardım etmek için bekliyor. Emin olabilirsiniz
Melekler Yoluyla Mucizevi Zayıflama Kitabından Alıntıdır...

Yeni Yıla Girerken

Günaydın,
Yeni bir güne ve yeni bir haftaya girerken aklıma ilk gelen şey Yeni Yıl oldu. Ne kadar az bir zaman kaldı, değil mi? Yeni bir yıla enerjik, formda ve çok mutlu girmeye ne dersiniz?
Bugün planlarınızı yapmaya başlayabilirsiniz. Geri sayım başladı... Hedefinizi belirleyin. Kaç kilo olmak istiyorsanız ve nasıl görünmek istiyorsanız başarabilirsiniz. Yeter ki kendinize ve Yüce Yaradan'a inanın...

Kıskançlık Ve Mutsuzluk



 Kıskançlığın bir insanı ne kadar mutsuz edebileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Son zamanlarda karşılaştığım kişiler ve olaylar düşünmeme ve derinden üzülmeme neden oldu.

Ne dipsiz kuyudur kıskanmak, ne zordur bu duygular içinde yaşamak... İlacı vardır ama kimse bilemez nerede satıldığını. Kıskandıklarını ve neden mutsuz olduklarını bile bilmemektedirler. Nerden bilebilirler dertlerinin devasının çok yakınlarda bir yerde olabileceğini?

'Birisi adına sevinememek ve seviniyormuş gibi yapmak' en zorudur, oynamak, yüzünüzden, mimiklerinizden, çizgilerinizden anlaşılır da karşınızdaki anlamıyormuş gibi yapar. Hoşlarına gider imrendirmek, kıskandırmak, hava atmak ve büyüklenmek...

İşte son zamanların moda kıskançlıkları...

Arkadaşının çocuğu daha yüksek not almıştır çocuğundan, içini müthiş bir kıskançlık kaplar annenin. Duymuyordur artık, düşünmeye geçmiştir, eve gidince çocuğuna yapacaklarını, söyleyeceklerini planlıyordur.

Diğer anne arkadaşının çocuğunun hangi kurslara ve derslere gittiğini anlatır. Karşı taraftaki anne çıldırmıştır. Aklındaki tek soru şudur. ''Benim kızım/oğlum neden bu kadar tembel, beceriksiz, isteksiz? Bak milletin çocuğuna!''

Mutluluğunu paylaşmak isteyen arkadaşı eşinin ona aldığı arabasıyla kuzenine gider. Kuzeni birinci dereceden akrabası olmasına rağmen mutsuz olmuştur. Kendi hayatını ve kocasını sorgularken kuzeni de farkında olarak ya da olmadan övünmeye devam eder.

Arkadaşı akşam yemeğinde ne kadar iyi işler yaptığını ve paralar kazandırdığını anlatır da durur. Masadaki adam yığıldı yığılacaktır. Kendisi üç kuruş kazanırken karşısındaki arkadaşı dağları kazanıyor diye kararır da kararır, zengin arkadaşı da böbürlenir de böbürlenir.

Üniversite sınavında ya da SBS sınavında en iyi okulu kazanan arkadaşının çocuğunu tebrik etmeye bile aklına getirmeyen bir arkadaşın varlığı da ayrıca başka bir üzücü örnektir.

Ev aldığı için dünyaları onun olmuş bir kişiyi kim anlayabilir ki? Hele hele ki evi olmayan birine söylediğinde sevinebilme şansı ne kadardır?

Zayıflamış bir arkadaşını kutlayabilecek ve mutluluğunu paylaşabilecek kilolu bir kişinin de işi çok zordur.

Terfi eden bir iş arkadaşın maaşının ve rütbesinin de yükselebileceğini düşünmek kabul etmesi zor bir durumdur.

Evine koltuk takımı, beyaz eşya aldı diye komşunun neler hissedebileceğini tahmin bile edemezsiniz.

Çocuğu olmayan bir çiftin yeni doğum yaptığını duyduğu arkadaşlarına ziyaretini düşünebiliyor musunuz?

Evlenemeyen bir genç kızın en yakın arkadaşının çok iyi bir eş bulduğunu duyması ve muhteşem düğünlerinde ellerini açıp oynamak zorunda oluşunu isterseniz siz hayal edin.

Gittiği yerleri, yediği yiyecekleri, aldığı kıyafetleri, kazandığı başarıları, sahip olduğu güzellikleri kıskanan milyonlarca insanoğluyuz biz.

Ne hallere girdiğimiz, ne hallere düştüğümüz, ne halleri yaşadığımızı bilmeden kıskanmaya devam ediyoruz.

Kendimizi ve sevdiklerimizi üzmekten başka elimize bir şey geçmiyor. Mutsuz olmayı seçiyoruz aslında. Kıskançlığın pençesinde acı çekiyoruz. Saldıracak yer arıyoruz. Kırıyoruz ve üzüyoruz. Ne için peki? Sonuçlarını değiştiremeyeceğimiz olaylar için mi? Mutsuz, dertli, başarısız, hasta, huzursuz, borçlu, kederli, yalnız, hastalıklı, zorda olduklarında daha mı memnun olacağız?

Hiç düşündünüz mü? Yazdığım olumsuzluklar içinde yaşayan kişilere karşı daha çok merhamet gösterdiğimizi ve yakınlık hissettiğimizi? Belki de o halde olmamamızdan kaynaklanan ya da aynı sorunu paylaşmaktan kaynaklanan bir anlayış şeklidir. Acıma ve kendini daha iyi görme duyguları olabilir mi?

Düştüğün zaman herkesin senin yanında olmasını istediğin gibi yükseldiğinde de aynı davranışı yapmasını beklersin. Ama durumlar artık değişmiştir. Sen diğerlerinden daha iyi konumda olmanın cezasını çekeceksindir.

Tüm bu karanlık duygu ve düşünceler sizi aşırı yemeye sürüklüyor olabilir. Dikkat edin, ne zamanlar daha çok yiyorsunuz? Ruh halinizi ve hisleriniz nelerdir?

Sorgulamaya geçtiğinizde çözümün çok yakında olduğunu ve tek bir formüle dayandığını göreceksiniz. Kıskançlık bir duygudur, vardır, ve hep var olacaktır. Hepimizin tecrübelediği bir gerçektir. Ben dahil olmak üzere tüm insanoğlunun küçüklü büyüklü yaşadığı bir duygu selidir. Önemli olan kontrol altına alabilmek ve şükredebilmektir.
Unutmayınız sizden çok daha iyi şartlara sahip olan kişiler olduğu gibi tam tersi çok ama çok zor durumlarda yaşayanlar vardır bu dünyada. Anahtar kelimeler olarak kitabımda nitelendirdiğim gibi kıskançlık gibi bir his içinize girip çıkmadığında iyişartlar-kötüşartlar kavramlarını hatırlayabilir, kendinize bir ayar çekebilirsiniz.

Son olarak da kıskançlığın çözümünü ya da formülünü vermek istiyorum.

Tek bir yol vardır. O da içinize bakmak. Özünüzü sorgulamak. Dışarılarda aradığınız, başkalarından beklediğiniz, gelecekten umut ettiğiniz mutluluk ve huzur içinizde saklıdır. Özünüzde Yüce Rabbimiz ve melekleri sizi bekliyor olacak. Ve oraya varmayı başarabilenlere soracaklar. Nerede kaldın? Neden geciktin? Seni bekliyorduk diyecekler ve elinizden tutup istediğiniz en güzel yerlere, durumlara ve kişilere dönüşmenizi sağlayacaklardır.

Üzülmek Kilo Mu Aldırır?


 Çok rahat görünen ve iyi yaşamlara sahip olan kişilerin incecik olması gerekir o zaman. Oysaki hiç bir şey göründüğü gibi değildir. İnsanoğlu üzüldüğü zaman acısını yiyerek dindirmeye çalışır. Düşünmeden ağıza atılan tüm lokmalar kilo olarak geri döner bedenlere...

Yalnız yaşayan kişilerin arkadaşlarıdır yiyecekler... Yiyip bitirdikleri ana kadardır kısa mutlulukları... Hayata daha çok tutunmaları gerektiğini bilemezler. Yalnızlığın verdiği üzüntüyle sağlıklı düşünemezler. Bedenleri kadar ruhsal durumları da tehlike altındadır. Çok zor bir durumdur. Herkes kolay kolay göğüs geremez. Zoru başarmak yalnızlar için daha güçtür.

İşsiz kişilerin avunmalarıdır yiyecekler... Yapacak bir şey olmayınca yemeklere sarılırlar. İçlerindeki acıyı bastırabilme yoludur. Ne bulurlarsa mideye atarlar. Diğer kötü alışkanlıklara başlama nedenleri değil midir yetersizlik duygusu? Tek istedikleri çalışmaktır, aşırı yemek değil...

Hasta yatanların acılarını dindirme yöntemleridir yiyecekler... saatler geçmez, günler geçmez, ağrılar hiç geçmez. Yaşamayan bilemez. Ne zordur yatanın yaşadıkları.

Kavgaların sonundaki rahatlamadır yiyecekler... Söyleyemediklerinin ya da söylediklerinin pişmanlığı ile mutfağa koşup başını buzdolabın içine sokmadır. Ya sana söylenen haklı ya da haksız kelimeler... Hazmedemeyince yiyeceğin yardım edeceğini düşünürler. Sinir anındaki şuursuzca yemeler...

Başarısızlık duygusu bedenin her yanını en çok da ruhunu rahatsız eder. Görevlerini yerine getirememe, yapmayı başarabildiğin en iyi şeyle yer değiştirir. Yemeği içine alırsın, başarısızlığı kabul edeceğine.

Kayıplar adına konuşmama kararı aldım. Çok zor tarifi, göğüs germesi. Ne kadar yersen ye acısı asla silinmeyecektir.

Parasızlığın zorluğu cebinde olmadığında, ihtiyaçlarını alamadığında, muhtaç olduğunda anlayabilirsin. Ekmek parası için derler ya, belki ondan da kötüsü... Yemek çözemese de sorunları bir çeşit rahatlamadır işte.

Tembelliğin altında yatan ne psikolojik sebepler vardır da yargılamak kolay gelir insana. Tembelliklerine kilolarda eklenince daha ne çok rahatsızlıklar ortaya çıkar görünen ve görünmeyen...

Korkuların çaresi olmasa da yiyerek soluklanmak ister insan. Unutmak ister insan bir an bile olsa neden korktuğunu. Eşinin dayağından korkan, aldığı nottan korkan çocuk, tacize uğramaktan korkan kız, taksitini ödeyemeyen baba, işten atılacağını düşünen yetişkin yer de yer. Bir süreliğine düşünmemek adına...

Hırsların kişide uyandırdığı yarışmacı durum stres yapar, yeme isteğini arttırır. Zordur rekabet ederek yaşamak.

Kıskançlığın pençesi yemeklere karşı gelemez. Yeme isteğine yenik düşer, bedenini de ruhunu da kirletir.

Nefretin karşısındakinden çok kendisine zararı olduğunu iyice şişmanladığında fark eder insanoğlu da yine de nefret etmekten vazgeçemez. Affetmeyi küçüklük olarak görür. Egosu şiştikçe kendisi şişmeye mahkumdur maalesef.

Sabırsızlığın arkasında zayıf bir irade vardır. Bekleyemeyenler yemeyi kısamayanlar gibidir. Hep kolayı seçerler.

Kötü dilin kişiyi ve çevresini nasıl etkilediğini bir bilseydiniz sözlerinize daha çok özen gösterirdiniz. Ağır konuşanlar çok ağır yiyecekler yerler. Vicdan azaplarını susturabilmek için.

Dedikodunun etrafa verdiği zarar şişmanlığın sonuçlarından bile fazladır. Dedikodu yapanlar kendilerini de yaptıklarını da zehirlerler. Tıpkı yediğimiz endüstriyel gıdalar gibi...

Cimriliğin açılımı vermemektir. Yiyecekler dahil paylaşamamaktır. Bedenlerindeki fazla kiloyu, yağları bile veremezler...

Günah işlemenin yükü yediğiniz hiç bir yiyeceğin fazlalığını kapatamaz. Tövbe ettikten sonra yiyerek kişi kendini cezalandırmayı bırakır.

Yalanın sonuçları her zaman ağırdır. Sana kilo olarak döneceği kesindir.

Aşırı arzunun sonu yoktur. Tam bir felaketle biteceğini bile bile yemeye de gerek yoktur.

Aldatmanın ve aldatılmanın yiyerek acısı geçmez. Devam edeceksin yoluna hiç durmadan...

İsyan etmenin bir çeşit reaksiyon vermesidir bol bol yemek. Karşı geldiğin neyse yiyerek önleyemezsin bir bilsen...

Kibrin altında yatan kişinin çocukluğudur, yaşadıklarıdır. Bir çeşit ben varım demesidir. Yiyerek kibrini sindiremezsin. Vazgeçeceksin kendinden ve yiyeceklerden. Arkası gelecektir...

İntikamın tatlı olduğu söylense de tıpkı bir tatlı gibi yendikten sonra ki pişmanlığı çok büyüktür.

Ayrılığın acısı yüreklerimizi yaksa da ilacı yiyecekler değildir.

Sevgisizliğin en büyük tesellisi yemektir. Çıkmaz bir yolda çıkış aramaktır. Çıkışı bulan olmamıştır ama yemeyi kesmenin çözüm olabileceği düşünülememektedir.

Yargılamak en kolayıdır kişinin kendini iyi hissedebilmesi için, yediğinizde de bu duyguyu yaşamıyor musunuz? Yememeyi seçemiyoruz nedense...

Verilen tüm örneklerin yeme ile bağdaştırılması ve milyonlarca örnek verilmesi şunu açıklamaktadır.

Yemenin kişinin kişisel gelişimiyle yakından ilgisi olduğudur. Yazmış olduğum kitap belki de dünyada zayıflama kitabı adı altında yazılmış tek kişisel gelişim kitabıdır.

Kişisel gelişimimizi tamamlayamadığımız sürece, yaşamımızı dengeye koyamadığımız sürece kilolu olarak yaşamaya devam edeceğiz.

Lütfen şunu düşünün.

Eğitim durumunuz üniversite yada daha yüksek de olsa eğer kiloluysanız,

İşiniz en iyi pozisyonlarda da olsa ama kilo problemi yaşıyorsanız,

Maddi koşullarınız harika da olsa ama zayıflayamıyorsanız,

Ünlü ya da tanınmış da olsanız, medyada kilolu olarak biliniyorsanız,

Kültür düzeyiniz tavan yapmış bile olsa, bildikleriniz sizi inceltemiyorsa,

Teknoloji bu kadar ilerlemişken OBEZİTEYİ yok edemiyorsa

Bir yerlerde yanlışlık var demektir. Bu yönden baktığınızda inanç sisteminizi güçlendirerek kişisel gelişiminize katkıda bulunarak toplumun yarası olan kilo sorunlarını ortadan kaldırabiliriz.

Kendinizden memnun bireyler olmayı hak etmiyor musunuz?

Sorgulama zamanı gelmedi mi sizce?

Kendinize öz saygınızı kazanmayı ve sağlıklı kişiler olmak istemiyor musunuz?

Kendinizi ve evreni sevmeyi seçmek ister misiniz?

O zaman uyanış devrini başlatalım.

Yaşam değerlerimizi gözden geçirip hak ettiğimiz yaşamı seçelim.
Yargılamak

Kalbi ölmüş kişiler içsel huzurlarını ve mutluluklarını kaybetmişlerdir. Sürekli şikâyet halinde olduklarından yargılamak onlar için en kolay yoldur. “Merdiven çıkarımı” dediğimiz, karşı tarafın yaptıklarını ve söylediklerini yanlış değerlendirerek kendini sürekli haklı görme ve başkalarını suçlama yaklaşımı, kişinin benlik duygusunu (egosunu) yükseltecektir. İnsanın içindeki açlık büyüdükçe, dış dünyanın nimetleriyle karnını doyurmaya çalışır. Daha çok yemeye, daha çok almaya ve daha çok konuşmaya başlar. Benlik duygularını güçlendirecek her yolu dener. Ego güçlü, haklı ve doğru olduğunu düşünür. Bahaneleri çok, eleştirileri acımasızdır. Yargılamayı yaşam biçimi haline getirmiş kişiler, şişman olmalarının suçunu daima dış etkenlere yüklerler. Çünkü egoları çok kabarıktır.
İnsanları olduğu gibi kabul etmek, kendini ve kâinatı olduğu gibi kabul etmektir. Kendisini ve yaşamını sevmeyen kişilerin başkalarını sevmesi ve onaylaması çok zordur. İşe kendinizden başlayarak eleştirel bir tutum almak yerine, anlamaya çalışmalısınız. Kendinizi deştikçe davranışlarınızın altında yatan sebepleri keşfedecek, affetmeyi ve değişmeyi isteyeceksiniz.
Bazı insanlar kendilerinden başka herkesi hatalı görürler. Saldırgan yaklaşımları etraflarını sindirir ve ego savaşını böylece kazanırlar. Çok yakın bir tanıdığımız yıllar boyunca her şeyi yargıladı, eleştirdi, suçladı, mutsuzluğuna mutsuzluk kattı ve bu tüm bunları aşırı yiyerek bastırmaya çalıştı. Değişime tümüyle kapalı, kendinden aşırı emin tavırlarıyla kimseyi yakınına yaklaştırmıyordu. Aslında özgüveni son derece düşük biriydi. Nefsinin kurbanı, egosunun oyuncağı olmuştu. Kızgınlığının kendisine yönelik olduğunu görse değişmeyi isteyebilirdi ama görmüyordu. Huzursuzluklarının içinde boğulmuştu ve uzatılan yardım ellerini görmüyor, kimseyle doğru düzgün ilişki kuramıyordu. Yıllarca kendi yarattığı cehennemin içinde yaşayıp tüm ailesini ve çevresini mutsuzluğa itti. Bedeni enerji akışını gerçekleştirememeye başladığında şişman ve hasta bir kadın oldu. Hastalığını kendi yaratmıştı, kilolarını da kendi yaratmıştı. Çok yemekten şekeri çıkmış, tansiyonu yükselmiş, kolesterolü tavan yapmıştı. Kuruntularından ve endişelerinden dolayı ruhsal durumu bozulmuştu, sinir ilaçları almaya başlamıştı. Hareketsizlikten eklem yerleri ağrıyordu.
Meleklerle çalışmaya ve semavi âleme girmeye karar verdiğinde, tam anlamı ile enkaz gibiydi. İnanmaya ve güvenmeye ihtiyacı vardı. Sabahları melekleri ile konuşmaya, onlardan güç ve yardım istemeye başladı. Sonunda sokağa çıkmaya, kısa yürüyüşler yapmaya başladı. Meditasyonlar ve dualarla kararlığını korumaya çalıştı. Tek istediği yaşama yeniden bağlanabilmek ve çok sevdiği ailesini yeniden kazanabilmekti.
İç koşulları değiştikçe dış koşulları da değişmeye başlamıştı. Kızgınlıkları azalmış, yargılamayı bırakmış, affetmeyi ve hoşgörüyü seçmişti. Bedeni her geçen gün hafifliyor, diğer rahatsızlıkları da azalıyordu. Melekleriyle imkânsız gibi görünen mucizeyi başarmış, ailesine kendisini ve yeni yaşantısını hediye etmişti.
Yargılamak ve eleştirmek ne kadar kötü bir eylemdir. Kişiyi ezer, üzer ve yıkar. Hele hele ki sevdiklerinizden duyduğunuz bu ağır sözler ne kadar çok yıpratır sizi ve ilişkilerinizi. Yakınım olan bazı kişilerin beni çok tükettiklerini ve başa çıkamayacağım durumlarla karşı karşıya geldiğimi hatırlıyorum. Yargıladıklarında daha da yiyesim, daha da tersini yapasım geliyordu. Belki de beni sevdikleri için yapıyorlardı ama bilmiyorlardı ki yapılacak en son yardım şekli bu olmalıydı. Şimdi kimsenin beni yargılamasına izin vermiyorum. Kimsenin hakkı yok. Ama keşke hayatımın gençlik dönemlerinde izin vermeseydim. Çok farklı bir yerde olurdum. Daha az etkilenirdim. Daha az üzülürdüm. Daha güzel bir bedene ve ruh haline sahip olurdum. Keşke meleklerimle daha önce tanışsaydım.
Melekler Yolu İle Zayıflama Kitabından Alıntıdır...